Sana her şeyi söylerim fakat arada söylemediklerim de var. Belki kendimi anlatmanın zor olacağından, belki de üzüleceğini düşündüğümden. Aslında tüm üzüntülere karşı hazırlıklı olman için, ara ara provalar yapıyoruz. Mesela, “ölüm de hayatın bir parçasıdır” gibi cümleleri, benden 2 aydan bir duymuşsundur. Ama bu olayı, benim sorumsuz olduğumu düşünebileceğin düşüncesinden dolayı sana söylememiş olabilirim. Bu ihtimal, yazarken aklıma geldi.

2019 yılı Ramazan Ayı’nın 3 veya 4. gününde, babaannenin olmadığı ve senin de babaannenle olduğun bir gün mutfakta iftar için kendime yemek hazırlıyordum. Kızartma yaptığım için balkon kapısı ve haliyle balkonda bulunan pencerelerden bir tanesi de açıktı. Fakat; Minnoş’un gelmesi ihtimaline karşı; mutfağın, antreye açılan kapısı tabii ki kapalıydı. Sıcak yağ, pis balkon ve açık pencere. Minnoş’un burada olmamasını gerektiren her şey, neredeyse mevcuttu.

Minnoş çok hızlıdır bilirsin.

Farklı bir odadan bir şey almak veya herhangi bir sebepten dolayı mutfak kapısını açtığımda, Minnoş hızlı bir şekilde ayağımın kenarından geçti ve balkona koştu. Balkon, seninle birlikte dağıttığımız ahşap malzemeler, talaşlar, aletlerle dolu. Ortalık karışık. Tam Minnoş’un seveceği ortam olduğu için balkonda kalmasına müsaade ettim. Balkonlarda, uzunca bir süredir benim kontrolümde gezindiği için, dışarıyı pek fazla merak etmez, açık pencereye de zıplamaz diye düşünmüştüm.

Yanlış düşünmüşüm. Minnoş, senin küçüklüğünle neredeyse aynı. Bütün çocuklar mı aynı?

Ezan okunup da, sofraya oturup su içtiğim esnada dışarıdan bir ses duydum. Aslında poşedin yere düşme sesi gibiydi. Minnoş’a ait olma ihtimali çok zordu. Ama balkon mermeri, pencere doğramasından dolayı çok küçüktü ve yıllar önce benzer bir sorun yaşandığından dolayı içimi korku sarmıştı. Belki de, ses gerçekten Minnoş’a ait değildi fakat yerimden kalkıp önce balkona, evin içerisini dolaşmadan önce de, balkonun aşağısına baktım. Minnoş 2 kat aşağıda, tam pencere hizasında korkmuş vaziyette bekliyordu. Hızlı bir şekilde aşağı indim ve alt katta bulunan balkon duvarına yaklaşıp, sakin ama heyecanlı bir şekilde kucağıma aldım.

Mermeri tırmalaması hala aklımdadır.

Çok korkmuştu. Yavru da olsa, Minnoş gibi bir kedidin; böyle bir durumdan korkacağı aklıma gelmezdi. Elimle bütün vücudunu kontrol ettim. Kemiklerinde herhangi bir problem yoktu fakat bazı bölgelere dokunduğumda acı duyduğu belliydi. Teşhis: Yumuşak Doku Zedelenmesi. İç kanama yoksa, başka bir ihtimal olamaz.

3 – 4 gün boyunca sert sevmeler olduğunda, acı duyduğuna dair sesler çıkardı. Bu 3 – 4 günü, “bu aralar böyle, bence rahat bırakın” diyerek atlattık. Çünkü annenin de, senin de kedi sevgisi pamuk ipliğine bağlı. Hayvan acısından minik bir pati vursa, ikiniz de korkacaksınız. Annenin korkmasını istemem, çünkü sen de, bir çok arkadaşının ki gibi, onun da davranlışlarını kopyaladığın için, kedilerden/hayvanlardan uzaklaşmanı istemedim.

Aslında bu durumu annenle paylaşabilirdim fakat; fiziksel olarak yalnız kalışım gibi, psikolojik olarak da yalnız kalmak istiyorum. Madem yanımda kimse yok, kimse benden bir şey bilmesin. Dayanamadım tabii, 15 veya 20. günde bababannenle paylaştım. Kedilere çok sıcak bakmayan babaannen, hepimizin yerine üzüldü.

Categories:

Tags:

No responses yet

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.