… Ve bu defa nerdeyse 10 gündür kayıp.

Sıradan günlerden farksız bir gün yaşanırken, sen (son 6 aydır olduğu gibi) yine babannende yatmak istemen ve benim (korkularından kurtulduğun için) her zamanki gibi “tamam” demenle, babaannenlere gittin. Çok uzak değil, aramız bir kat.

Yine diğer günlerden farksız olarak, annem kapıyı çaldığında kapıyı açtım ve yine diğer günlerden farksız olarak Minnoş kapıdan dışarı çıkıp, apartmanda gezintiye başladı. Diğer günlerden farksız olarak umursamadım ve hem gezmesi, hem de mamasından, suyundan, tuvaletinden, kısacası evinden biraz uzak kalması için kapıyı kapattım. Minnoş o kapıyı kapatışımdan beri hala kapıdan içeri girmedi.

En son, en alt komşumuz görmüştü ve ifadesinde “işten geldiğimde merdivenlerde oturuyodu, sonra bakkala ve camiye çıktım, geri geldiğimde görmedim” oldu. Apartmandan, ondan sonra çıkan ve giren olmamıştı. Minnoş, yatsı vakti kayboldu.

O günden beri apartman sakinleri evini, biz sokakları arar olduk. Aramadığımız zamanlarda yürürken “pisi pisi” kelimeleri dilimizden düşmedi. Sabahları 6:30 sularında uyandığımda, uyanır uyanmaz pencereyi açma alışkanlığımın peşine, pencereden uzanıp “pisi pisi” deme alışkanlığı da ekledim. Ama Minnoş maalesef yok.

Seni biz gamsız olarak bilirdik fakat aynı zamanda duygusalmışsın. Veya kaybetmeye tahammülün yok.

Kaybolduğu gün itibariyle, bugüne kadar, aklına her geldiğinde ağladın. Ağlamayı çok beceremesem de, mamasını verip, günlük kavga edip, tuvaletini temizleyen birisi olarak ben de çok üzüldüm. Gerçekten çok üzüldüm ama gidenin geri gelmediği konusunu daha önceleri tecrübe ettiğimden, sakin kalabildim. Giden geri gelmiyor kızım. Minnoş ölmedi, kaçtı veya kayboldu fakat gelmiyor işte. Kaybolduktan sonra bulunan kedilerin hikayelerini, Minnoş kaybolduktan sonra çok dinledim fakat bu kadar zaman geçmişken internet ilanının veya kayıp afişlerinin işe yarayacağından da çok ümidim yok açıkçası.

Yılbaşı tatili ve yasaklar nedeniyle arası açılan piyano dersinden çıkış saatin geldiğinde öğretmenin aradı. “Nilda kötü oldu, biraz dolaşmaya çıktık” dediğinde ilk başta korkup, sonra konunun Minnoş olduğunu anladım. Çünkü öğretmeninin “Nilda çok kötü” dediği sırada, sen bizden 4 – 5 metre ilerde, karşı kaldırımda müziksiz dans ediyodun 🙂 Öğretmenine “Nilda dans ediyo” dediğimde arkasını döndü ve “benimle dalga geçiyo galiba” dedi. Seni henüz tanımamıştı.

Arabaya bindiğimizde de çok üzüldün. Bu sadece kaybetmenin acısı değil, gerçekten de Minnoş’a verdiğin değerin göstergesiydi.

Benim de motorumu çaldılar. Benim; senin, Minnoş’la geçirdiğin zamandan daha fazlasını geçirdim dememle;

– Motor canlı değil, Minnoş canlı baba. Aynı motoru tekrar alabilirsin ama aynı Minnoş’u tekrar alamayız. Aynı davranışı, aynı hareketleri, aynı kalbi tekrar alamayız.

dedin ve kusura bakma ama ebedi yönünün geniş olduğuna, bu laflarından sonra hepten ikna oldum. Evet, kısa öyküler yazıyosun, ağlarken las ediyor oluşundan bunu fark etmiştim fakat beni kelimesiz bırakabildiysen hakikaten bazı konularda bayağı ilerde olacaksın.

Minnoş geri gelecek mi bilmiyorum. Minnoş’u gerçekten çok seviyodum ama geri gelmezse, kedi de olsa, onun tercihidir diyerek saygı duyarım. Sokaklarda yürürken “pisi pisi” demeye tabii ki devam edeceğim. “pisi pisi” dediğim için yanıma kadar gelen kedileri sevip, pirelerini üzerime alacağım. Bunların garantisini verebilirim ama Minnoş’un geri geleceği garantisini maalesef veremem. Seni seviyorum kızım.

Categories:

Tags:

No responses yet

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.